MÜRCİE MEZHEBİ
Mürcie kelimesini bir terim olarak ilk defa kullanan Harici Nafi b. Ezrak’tır. O, bu kavram ile büyük günah işleyen kimselerin durumu Allah’ın hükmüne bırakanlar anlamında ilk dönem Mürcie’sini (el-Mürcietü’l-ula) kastetmiştir. Daha sonraki hariciler ise, büyük günah işleyenlerin ahrette cezalandırılıp cezalandırılmayacağı konusunda bir hüküm vermedikleri için Mürcie’yi şüpheciler anlamında ‘’Şükkak’’ diye isimlendirmiştir. Yine Şia, hilafet sıralamasında Hz. Ali’yi dördüncü sıraya bırakanların hepsini ‘’ geriye bırakanlar’’ anlamında Mürcie diye tanımlamıştır.Mürcieler isimlerinin muhalifler tarafından verilmiş olması sebebiyle mezhep mensupları tarafından benimsenmemiştir. Muhaliflerin isimlendirmesini kendilerinden uzaklaştıramadıkları için, en azından içeriğini değiştirmek üzere kendilerine ‘’Zemmedilen/Kötülenen Mürcie’’ deil, ‘’Övülen Mürcie’’ denilmesini istemiştir. Ayrıca bu ekol mensuplaru, kendilerini, ‘Cennet karşılığında canlarını ve mallarını Allah’a satanlar’’ anlamında Şari; ümmetin birlik ve bütünlüğünü savunanlar anlamında da Ehlü’l –Cemaa ve’l Mürciun diye isimlendirmişlerdir.
Muhaliflerince bu ekol mensuplarına verilen isimlerden biri, ‘’ Ali ve Muaviye tarafında yer almayanlar anlamında Tarafsızlar (Mu’tezile)’’ , diğeride siyasi çekişmelerden uzak durup köşesine çekilenler anlamında Huleysiyye’’ isimleridir.
Genellikle Arap olmayan Müslümanların temsil ettiği bu zihniyetin adı Mürcie olmuştur.
Savaşlara Katılmayan Abdullah b. Ömer , Sa’d b Ebi vakkahs, Muhammed b. Mesleme, Üsame b. Zeyd gibi sahabiler tarafından da sergilediği bilinmektedir. Bunlar başlangıçta hz. Ali’ye biad etmekten kaçınmış sonra biad ettikleri halde ehli kıbleye kılıç çekmeyi reddetmiştir.
Tarafsız diye isimlendirilen bu grubun liderliğini Mekke ve Medine’de tartışmasız büyük bir nüfusa sahip olan Abdullah b. Ömer yapmakta idi. Medineye ve Mekke’ye vali olarak kim geldiyse, onun arkasında namaz kılmış ve ona zekatını vermiştir. Hatta o, Haccac’ın ve Harici Necde b. Amir’in ve İbn Zübeyrin arkasında namaz kıldığı için tenkit edilmiştir.
İlk Mürcii fikirlerin toplum tarafından bir siyasi tavır olarak benimsendiği dönemlerden itibarek başlatmak daha doğru olur. Çünkü kaynaklarda ilk ‘’irca’’ fikrini ortaya attığı bahsedilen Medine’li Hasan b. Muhammed, Kufe’li Hammad b. Ebu Süleyman ve zer b. Abdullah, Basralı Hassan b. Haris el-Müzeni ve Ebu Salt es-Semman gibi birden fazla kişi bulunmaktadır.
MÜRCİE TARİHÇESİ
Mürcie ekolü, ana fikirlerinin teşekkülünden kısa süre sonra toplumun Arap ve Arap olmayan her kesimden büyük destek görmüşlerdir. Önemli alimlerin katkısıyla çeşitli bölgelere yayılmaya başlamıştır. Nitekim meşhur Mürcii alim Hasan b. Muhammed . Hanefiyye’nin Kitabu’l-İrca yazması ve Basra,Mekke,Kufe ve diğer büyük şehirlere gönderilmesi ile birlikte büyük bir gelişme görülmüştür.
Mürcieler Horosan ve Maveraünnehir’de yürütülen fetih hareketlerine katılmak suretiyle kafirlerle cihadı rercih etmiş ya da kadılı ve imamlık gibi resmi görevler üstlenmiştirler ve haksızlıklara mani olmaya çalışmışladır.
Mürcienin zafer yılları Ömer b. Abdulaziz dönemine rastlar O, medine valisiyken Mürcie mensuplarına yakın bir ilgi göstermiş ve önde gelen bazı Mürcii şahsiyetleri açıktan korumuştur. Mürcienin şikayetleri üzerine Horasan ve Maverahünnehir bölgelerinde mevaliden toplanan haraç ve cizyeyi kaldırmış ve bu uygulama sebebiyle binlerce insan müslüman olmuştur.
Haris b. Süreyc, Horasan ve Maveraünnehir’de sadece Mürci fikirlerin yayınlasında deil, İslam’ın da yayılmasında ve insanların topluca islama geçmesine önemli bir rol oynadı. Onun, Türklerle birlikte kaldığı yıllarda İslam’ı yayma faaliyetlerine devam ettiği anlaşılmaktadır.
MÜRCİE’NİN İTİKADİ GÖRÜŞLERİ
1-) İman kalpte gerçekleşen marifet veya tasdiktir. Buna göre iman yalnızca Allah’ı, peygamberini ve onlardan gelen herşeyi bilmektir. Küfür ise Allah’ı bilmemektir.
2-) İman, Allah’ı ve O’ndan gelen herşeyi toptan kalp ile tasdik, dil ile ikrar etmektir. Bu görüş, Ebu Hanife ve taraftarlarınca benimsenmiştir.
3-) Muhammed b. Kerram ve taraftarlarınca benimsenen ise iman, sadece dil ile ikrardan ibarettir.
Mürcii grupların hiç birinin imanın tanımına ameli dahil etmemeleridir. Onlara göre iman ile amel farklı şeyler olup, iman amellerle artmayacağı gibi günah işlemekle de azalmayacaktır. Müminin iman vasfı sadece küfür ile ortadan kalkar. İman konusunda bütün müminler eşittir.
MÜRCİELERDE İMAN-AMEL İLİŞKİLERİ
Mürcile mensupları iman ile ameli birbirinden ayırmış, amellerin iman olmadığını ve onun özüne dahil edilemeyeceğini benimsemişlerdir. Onlara göre amelller imanın neticesi olduğu bunların iman olarak isimlendirilmesi sadece mecazen mümkündür. Bir şeyin farz olduğuna inanmak ayrıdır, farz olduğu bilindiği halde o şeyi yerine getirmemek ayrıdır. Bir hükmün farz olduğuna inanmayan kafir. Farz olduğuna inandığı halde yerine getirmeyen günahkar mümin olur. Bu itibarla, insanlar amelleri terk etmekle mümin isimini kaybetmezler, ama tasdiki kaybetmekle mümin ismini kaybedeler.Ebu Hanife’ye göre imanın eksilmesi, Küfrün artması, küfrün artması ise imanın eksilmesi halinde mümkün olabilir. Bir şahsın aynı anda hem mümin hem kafir olması mümkün deildir. Halbuki mümin gerçek mümin, kafir de gerçekten kafirdir.
Diğer bir Mürcie durumu ise, imanda istisna meselesidir. Bir mümin. İman konusunda asla şüpheye düşmemelidir, hatta “Ben inşallah müminim” bile dememeli, bunun yerine “Ben gerçekten müminim” diyerek imanını teyit etmelidir. Çünkü inanılması gereken hususlara inanan herkez gerçekten mümindir.
MÜRCİELERDE BÜYÜK GÜNAH MESELESİ
Mürcie, ameli imanın bir parçası saymadığından büyük gunah işleyenleri de tekfir etmemiş, böylesi kimselerin dünyada ki durumu ile ahiretteki durumunu birbirinden ayrı ele almıştır.Onlar, büyük günah işleyenler imanlı olmaları sebebiyle mümin kabul ederler, ancak büyük günah işledikleri için aynı zamanda günahkar(fasık)tırlar. Fasıkların/günahkarların durumları Allah’a kalmıştır,dilerse affeder, dilerse cezalandırır. Fıskı imanın zıddı kabul etmediklerinden ve amelleri imanın bir parçası olarak görmediklerinden, büyük günah işleyeni fıskı ve kücuru ile birlikte kamil bir mümin saymaktadır.
1-) Bilinmeyen konularda hükmü Allah’a ertelemek: Camel ve Sıffın savaşlarında ölen ve öldürülenlerin durumunu, başta Hz. Osman ve Ali olmak üzere, bu ilk ayrılıklarda yer alanların cennetlik veya cehennemlik oldukları hakkında verilecek karar Allah’a bırakılmalıdır.
2-) Kıble Ehl-i’nden büyük günah işleyen hiç kimse tekfir edilemez. Günahkar ve zalim yöneticiler kafir deil günahkar/ahlaksız miminlerdir. Müslüman olduğunu söyleyen herkez iman üzerinedir.
3-)Din birlik ve beraberliktir: Bir kimse iman ettikten sonra İslam toplumunun bir üyesidir.
Bu bakımdan bütün müminler eşit olup birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Ayrıca müminler birbirlerinin kardeşleridirve her birisi Allah’ın dostudur. Hangi mezhebe veya görüşe sahip olursa olsun, o kimse dışlanamaz, tekfir edilemez ve öldürülemez. Herhangi bir müslüman sadece nefsini savunmak ve zulme karşı olma durumunda kılıca başvurabilir. Ancak bir müslümanı müslüman olduğu için öldüren küfre girer.
Mürcie Fırkaları (Şam mürciesi, horasan mürciesi, ırak mürciesi, olarak nitelendirmişlerdir ama bazı fırka liderlerine göre şöyledir) ( Sevbaniyye, Kerramiyye, Gaylaniyye, Şimdiyye, Tumeniyye, Neccariyye şeklinde) Bir kısım uzmanlık alanlarına göre Fukaha Mürciesi ve Ehl-i Kelam Mürciesi veya Ehl-i Sünnet karşısındaki konumuna göre Sünnet Mürcie’si , Bid’at Mürcie’si şeklinde ya da kader problemine bakışlarına göre Kaderci, Cebirci veya Halis Mürcie olarak bazıları da fikirlerine göre Kat’iyye, Şakiyye, Vacibiyye, Salibiyye olarak nitelendirilmiştir.
MÜRCİE’NİN İSLAM DÜŞÜNCESİNE KATKILARI NELERDİR ?
Mürcie, iman, küfür, büyük günah ve amel-iman ilişkisi konusunda Hariciler ve Hadis taraftarına. imamet konusunda ise Şiaya. Va’d ve vaidle büyük günah meselesinde Mu’tezile’ye karşı çıkarak fikir özgürlüğü, adalet ve hoşgörü esasına dayalı bir iman nazariyesi geliştirmiştir.Türkiye Müslümanları olarak Mürcie’nin bizleri ilgilendiren diğer bir yönü de bu zihniyetin, Maturidiliğin doğuşuna ve fikri sisteminin gelişmesine zemin hazırlamış olmasıdır. İmamam Maturidi ve sonrasında gelen Maturidi kelamcılar, Mürcie’nin pek çok görüşünü geliştirip sistematik bir hale getirerek yaşamasını sağlamışlardır.

About the Author
0 yorum:
Yorum Gönder