MU’TEZİLE MEZHEBİ
Mu’tezile, İslam toplumu bünyesinde 2/7. Asırsa ortaya çıkan, itikadi meselelerin yorumunda akla ve iradeye öncelik tanıyan, “Tevhid, Adalet, Vaad-Vaid, El menzile beyne’l-menzileteyn ve emri bil mağruf prensiplerini (usul-i hamse) mezhebin temel esasları olarak kabul eden, itikadi ve siyasi gayelerle zuhur etmiş bir kelam mezhebidir. Bu sebeple Mu’tezile ekolü İslam düşünce tarihinde kelami-felsefi tartışmalarla tanınmıştır.-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Mu’tezile adını ilk defa ne zaman ve kimler için kullanıldığı konusunda kaynaklarda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bir anlayışa göre “i’tizal” kelimesi, Hz.Ali-Muaviye çekişmesi yahut Hz. Hasan’nın hilafeti Muaviye’ye bırakması üzerine “hiçbir gruba katılmayan, tarafsız kalanlar” için kullanılmış ve söz konusu gruplara “Mu’tezile” denmiştir. Diğer bir anlayışa göre ise Mu’tezile ismi, aşırı uçlardan uzak durduklarını ifade etmek için mezhebin kendi mensuplarınca tercih edilmiştir. Ancak buradaki ”Mu’tezile” isimlendirilmesi sözlük anlamında kullanılmış olup, bununla itikadi bir farklılaşma deil, siyasi anlamda bir tarafsızlık kastedirmiştir.
Bazı alimle Mu’tezile mensuplarını, kaderi tartışmaya açıp ankar ettikleri veya kulun kendi fiillerini yaratmaya kadir olduğunu söyledikleri için kaderiyye, Cehm b. Safvan’dan etkilendikleriiçin Cehmiyye: “ALLAH şerri yaratmaz.” Dedikleri için Seneviyye ve Mecusiyye; tövbe etmeden ölenlerin bağışlanmıyacağını söyledikleri için Vaidiyye; Allah’a bazı kadim sıfatları nispet etmek ten kaçındıkları için Myattıla olarak da adlandırılmışlardır. Ancak Mu’tezile alimleri bu isimleri reddetmiş, kendileri için “Mu’tezile” isminin yanı sıra (Ashabu’l-adl ve’t-Tevhid, Adliyye, Ehl-i adl,Ehl-i hak, El-Fırkatü’n-naciye) gibi adlar kullanmayı tercih etmişlerdir.
Ekolün teşekkül sürecinde etkili olan alimlerin başında mezhebin kurucusu kabul edilen Vasıl b. Ata ve Amr b. Ubeyd gelmektedir. Bunların, “el menzile beynel menzileteyn” esası başta olmak üzere bazı görüşleri ortaya atmışlar ise de, bu görüşlerin düzenli bir sistem haline gelmesi Ebu-l Hüzeyl-el Allaf, Bişr b. Mu’temir, İbrahim en-Nezzam gibi önemli alimlerin elinde gerçekleşmiştir.
Abbasiler devrinde Mu’tezile mezhebi Basra ve Bağdat kollarına ayrılmış, bu kollar zamanla iki okul haline dönüşmüştür. Her iki okul da beş esası kabul etmekle birlikte ayrıntıda faklı görüşler benimsemiştir. Bu ekoller mensup alimlerin bazılarının künyeleri şöyledir.
KADI ABDULCEBBAR’ ULULİ HAMSE’DEN BİRİNE DAHİ MUHALEFET EDENİN BAZEN KAFİR, BAZAN FASIK, BAZAN DA MUHTİ (HATALI) OLACAĞINI KAYDEDER.
Basra Ekolüne Mensup Bazı Alimler
1-) Vasıl b. Ata
 2-) Amr b. Ubeyd
 3-) Ebü’l Hüzeyl  el allaf
 4-) Ebu Bekir El Esam
5-) Muammer b. Abbad
6-) İbrahim en-Nazzam
7-) Cahiz
8-) Ebu Ali El Cübbai
 9-) Ebu Haşim El Cübbai
10-) Kadı Abdulcebbar
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bağdat Ekolüne Mensup Bazı Alimler
1-) Bişr b. Mu’temir
2-) Sümame b. Eşres
 3-) Cafer b. Mübeşşir
 4-) Ahmed b. Ebu Duad
5-) Ebu Cafer el-İskafi
6-) Ebü’l Hüseyin el-Hayyat
7-) Ebü’l Kasım el-Ka’bi
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
BASRA OKULU
Bu okulun ilk temsilcisi, mezhebin kurucusu da kabul edilen Vasıl b. Ata’dır. Vasıl mezhebin tevhid, menzile beynel menzileteyn ve emri bil maruf nehiy anil münker, halefi Amr b. Ubeyd ise adalet, vaad ve vaid esaslarını geliştirmiş olmakla beraber Mu’tezile’nin usul-i hamseden oluşan inanç sisteminin teşekkülü Ebü-l Hüzeyl el-Allaf’ın el-Usulü’l-hamse adlı kitabıyla tamamlanmıştır.Cahizin Basranın kültürel havasını solumuş olması ayrıca bağdatta bulunmuştur. El-beyan vet-tebyin, Kitabul hayavan, Resailül-cahiz,Kitabul-buhala, kitabul-Usmaniyye onun bazı eserleridir.
Özellikle Mu’tezilenin faziletlerini anlattığı Faziletül Mu’tezile adlı eseri meşhurdur.
EL MENZİLE BEYNEL MENZİLETEYN (İKİ MEVKİ ARASI)
Mu’tezile de yaygın olan anlayışlardan biridir bu kavram büyük günah işleyen bir müslümanın ne mümin ne de kafir olduğunu, bu ikisi arasında bir yerde bulunduğunu ve bu günahından tövbe etmediği taktirde ebedi olarak cehenneme gideceğini, ama cezanının kafirlerden daha hafif olacağını ifade eder. Bu esas büyük günah işleyen müminin küfrü gerektiren bir inkarda bulunmadığı için kafir olmacağı gibi, işlediği günah sebebiyle imanda da kalamayacağı, bu sebepten El menzile beynel menzileteyn ( iki mevki arası) bir yerde bulunacağı şeklinde açıklanmakta ve Mu’tezile bu kişiyi “Fasık” diye nitelendirmektedir onlara göre fasık tövbe etmeden öldüğü takdirde ebediyyen cehennemde kalacaktır.
Bu görüşü İse Vasıl b. Ata ortaya atmıştır.
El menzile beynel menzileteyn önemine binaen Mutezile ekolüne “Menaziliyye” adı dahi verilmiştir.
Vaad ve Vaid Esası (Mükafat ve Ceza Verme Sözü)
Bu esasta geçen vaad sözcüğünden maksat, yaptığı iyilikten dolayı gelecekte bir kimseye bir faydanın ulaştırılacağını veya ondan bir zararın giderileceğini bildiren haber; vaid’den baksat ise yaptığı bir kötülükten dolayı kişinin bir zarara uğrayacağını yahut faydadan mahrum bırakılacağını içeren haberdir.
Mu’tezileye göre vaad , Allah’ın iyilik yapanları Kur’an ‘da söz verdiği şekilde mutlaka mükafatlandırması ve bu hususta sözünden asla dönmemesidir. Vaid de kötülük yapanlar ve günah işleyenler için belirlemiş olduğu cezaları mutlak uygulaması ve bu husustaki tehdidinden asla vazgeçmemesidir.
Halbuki diğer islam meheplerine göre Allah vaadinden asla dönmez, ancak vaidinden dilerse dönebilir ve kötülük yapanları dilerse affedebilir.
Emr bil maruf ve’n-neyh anil münker (iyiliği emredip kötülükten sakındırmak)
Mu’tezile’ye göre her Müslüman iyiliği emredip kötülükten sakındırması zorunlu bir görevdir. İmkan dahilinde her Müslüman bu görevi yerine getirmeli; el,dil veya kılıçla/silahla kötülüklerden insanları sakındırmalıdır. Mu’tezililer, ilk zamanlar bu esası uygulayarak Berahime, Mecusilik, Yahudilik,Hristitanlık gibi dinlere; Mücessime, Müşebbihe, Rafizilik, zındıklık gibi mezhep ve akımlara karşı islamı savunmuşturlarbu amaçla Horosan ve Maveraünnehire kadar gitmişlerdir.

About the Author
0 yorum:
Yorum Gönder